Siyah günlerle başladı yine yeni sezon… Burada sene başları transfer politikalarını eleştirmek, atılan yanlış adımlara tepki göstermek, hep birlikte sinir krizlerine girmek zaten alışılageldik şeylerdi ama bu sene bunları da mumla arar olduk. Maalesef bu sene duyduklarımıza inanamıyoruz bile, eleştirecek bir transfer politikası bile yok, çünkü politika diye bir şey yok! Her telden çalıyoruz, bir dediğimiz öbürünü tutmuyor, saçmasapan işler yapıyoruz.

Feda diyerek çıktık yola, Beşiktaş’ın değerlerini ön plana çıkaran muhteşem fikirli bir kampanyayla… Bu mükemmel girişimle, Fikret Orman yönetimi daha baştan kalbimizi çalmıştı. Umutlandık, sonunda aklı başında bir yönetime kavuştuk diye düşündük. Fakat güzel günler çok kısa sürdü, ardından harakiri başladı.

Orman ve ekibi çok çalışmaktan sürmenaj mı oldular nedir bilmiyorum ama aniden akla zarar işler yapmaya başladılar. Önce sayın Orman çıktı, ‘Ben takımımda 39 yaşında adam istemiyorum’ dedi ??? Allah Allah! Ne gerek var böyle bir çıkışa, böyle bir demece? Sen ‘Feda’ gibi bir kampanyayla çıkmışsın yola, Beşiktaşlıya Beşiktaş’ın değerlerini hatırlatıyorsun, sonra ilk icraatın sana 6 senedir hiçbir sorun çıkarmadan hizmet eden, dünya çapında isim yapmış, gençlere her zaman örnek olmuş futbolcunu bütün ülkenin önünde küçük düşürmek oluyor. İstemeyebilirsin, olabilir, takımı gençleştirmeyi arzuluyorsundur. Rüştü de tartışılır, kalecinin yaşı performansıyla ilgili bir kriter değildir çoğu zaman, Oliver Kahn’ın 40 yaşına kadar oynadığını hepimiz biliyoruz. Beşiktaş’a vereceği bir şey kalmadığına inanıyorsundur. Konuşursun Rüştü’yle, anlaşırsın, yolunu ayırırsın. Bu vefasızlık, bu saygısızlık niye? Rüştü bunu hak edecek ne yaptı? Feda derken vefa ne oldu?

Ardından muhteşem bir transfer operasyonuyla Egemen Fenerbahçe’ye kazandırıldı! Kelimenin tam anlamıyla kazandırıldı, bakın hiç abartmıyorum! İnanın, Fenerbahçe’nin transfer komitesi beceremezdi böyle bir işi! 2011 – 2012 sezonunun kesinlikle en önemli transferi, 30 kişilik kadronun en yararlı futbolcusu, bir sezonda 50 maça çıkmış, tekme gördüğü yerde kafa atmış adamı bir kuruş kazanmadan Fenerbahçe’ye hediye ettik ya, Türkiye Ligi daha ömrü billah böyle operasyon göremez! Aziz Yıldırım’a içerdeyken biri, ‘Egemen’i sene sonu bonservissiz alacağız’ deseydi, çıkana kadar gülerdi herhalde!

Sen takımı küçülteceğiz diyorsun, yıldız oyuncu alamayız diyorsun, kimse büyük transfer beklemesin diyorsun. Hepsine tamam, o zaman elindekileri tutsana... Senin takımının belkemiği yahu Egemen, hem takımın kilit bölgesinde mükemmel oynuyor, hem yıldız alamadığın için oynatmak zorunda olduğun gençlere örnek oluyor. Bu adamla 100-200.000 euro’nun pazarlığı yapılır mı? Ne oldu şimdi, kimi oynatacaksın onun yerinde? 2 senedir top oynamayan Ersan’ı mı, 10 senedir defansın göbeğinde hiçbir zaman güven veremeyen Toraman’ı mı? Yoksa 33 yaşına girmiş Escude’yi mi? Aklım almıyor, gerçekten ne düşündünüz çok merak ediyorum!!!

Neyse, izlemeye devam ettik. İyice parayı kıstılar derken, bir baktık Olcay Şahan’la senelik 1 milyon euro ile anlaşma yapılmış!!! Ya, Olcay Şahan kim? Sen Egemen’e 1.1 milyon vermemek için en büyük rakibine kaptırıyorsun, sonra adını duymadığımız adama 1 milyon euro veriyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Kamera şakası gibi…

Ve takımın diğer savaşçısı Ernst’e geldi sıra… Sanırım transfer komitesi geçen sene en çok maç oynayan futbolcuları belirleyip hepsini göndermeye azmetmişti. Ernst’i de kamp kadrosuna almayıp uğurladık. Bu kadar harekatın ardından ona ağzımızı bile açamadık. Yaşı ilerledi ve aldığı ücret gerçekten çok yüksek ama Ernst de bu şekilde veda edilecek oyuncu değildi.

Bakın, bu saydığımız isimler Beşiktaş’ın değerlerini temsil eden, örnek olan, sahada canla başla mücadele eden, yerleri doldurulamayacak adamlar. Quaresma’yı, Simao’yu postalamanıza hiç kimse karşı çıkmaz, çıkmıyor da. Kimse onların arkasından ağlamaz ama Egemen’i, Ernst’i ve Rüştü’yü bu şekilde kaybetmek büyük acemiliktir.

Şimdi sıcak sıcak anlamazsınız ama iki gün sonra bu keskin bıçaklarla kendi kanınızı döktüğünüzü anladığınızda iş işten geçmiş olur.