Beşiktaş’ın İspanyol çalıştırıcısı Del Bosque ile röportaja devam ediyoruz... Konuşmamızın başından beri bir şey dikkatimi çekiyor... Hocanın gözünde bir kızarıklık var... Bosque’nin samimiyetine, canayakınlığına ve sıcak tavırlarına güvenerek sormadan edemiyorum:
- Geçmiş olsun hocam, gözünüz kızarmış. Yoksa başarısız sonuçlara ağlamaktan mı!?..
(Del Bosque burada kahkahayı bastı ve cevabını da hemen verdi)
‘Yok.. Ben hiçbir zaman ağlamam. Ne şampiyonlukta ne de başarısızlıkta. Bu durum bizim ailede hep var. Kalıtsal herhalde. Güneşte biraz fazla kalınca gözüm de böyle bir kızarıklık oluyor. Röportaja gelmeden önce iki saat idman yaptırdım da ondandır.’
- Bir özeleştiride bulunacağım. Maalesef Türk basını, skora endeksli yorum yapıyor. Futbol genelde ikinci planda kalıyor. Acaba İspanya’da da durum böyle miydi?
‘Maalasef evet!.. Kötü oynadığınız bir karşılaşmayı 1-0 kazanmışsanız, sahada yapamadıklarınız fazla göze batmıyor. Ne var ki iyi oynayıp berabere kalmışsanız, hatta daha da kötüsü mağlup olmuşsanız o zaman yandınız. En sert eleştiriler yapılıyor. Sahada oynanan futbola bakılmıyor bile...’
-Türkiye’de gazeteleri takip edebiliyor musunuz?
‘Tercümanlarım Beşiktaş hakkındaki haberleri bana aktarıyor.’
-Peki size karşı yapılan eleştirilerden rahatsız oluyor musunuz? Mesela yorumcular sürekli taktik veriyor ‘O fubolcu orada oynamaz ya da burada oynar’ diye...
‘Doğru söylüyorsunuz. Çok güzel bir tespit. Türkiye’de herkes teknik adamlığa soyunmuş. Ama bu herhalde benim kaderim... Aynı durum İspanya’da da vardı. Orada da Türkiye’deki gibi teknik direktörlüğe soyunan bir çok kişi bulunuyordu...’
-Eleştiriler özellikle Sergen ve Cordoba konusunda yoğunlaşıyor. Bu iki oyuncu ve diğer oynamayanlar için yorumunuz ne olacak?..
‘Sergen’in Beşiktaş taraftarı arasındaki yerini biliyorum. Çok seviliyor. Kalecimiz Cordoba da öyle. Aslında ben bu iki futbolcuya hiç uzak değilim. Aksine onlara çok yakınım. Basın nedense bazı şeyleri abartıyor. Herkes zamanı gelince oynayacak. Nasıl Sergen önce yedekti, sonra çıktı oynamaya başladı. Cordoba için de durum öyle. Sonra sırada Fatih, Mustafa Doğan, Çağdaş ve diğerleri var. Herkes oynaması gerektiğinde takımdaki yerini alacak.’
-Herkes son dönemde İbrahim Akın’dan övgüyle bahsediyor. Siz ne diyorsunuz bu konuda?
‘Yıldızlar kolay kazanılmıyor. Onu bir anda zirveye çıkartmak, kaybetmek olur. Bazı şeyleri saha içinde de, saha dışında da yaşamak gerekir. İbrahim Akın’ın biraz daha olgunlaşması lazım. Yeteneklerinin o da farkında, ben de farkındayım. Ama yine de şu an için yıldız oldu, takımı kurtarır diyemem. Bazı şeyler için zaman gerekiyor. Hep beraber göreceğiz...’
- Siz Beşiktaş’ta teknik direktörlük görevine geldiğinizde yönetim transferlerin bir çoğunu yapmıştı. Siz kimleri aldırdınız? Ya da alınmasını istediğiniz ama alınmayan oldu mu? Veya yönetimin kendi başına transfer yapması doğru mu?
‘Önce şurada anlaşalım. Ben kimseyi transfer etmedim. Hiçbir futbolcunun transfer görüşmesinde hazır bulunmadım. İmza törenlerine de katılmadım. Ben sadece yönetime şu alınırsa bizim için iyi olur dedim. Ayrıca yönetim de bana bazı futbolcuları aldıklarını söyledi. Onların yaptığı bu transferlere de karşı çıkmadım. Takımdaki her şey hocaya bırakılmamalı. Yönetim de bu işte aktif olmalı, görüşündeyim.’
-Peki yönetim sizin oyun sisteminize uygun olmayan futbolcu almışsa! Mesela oynatmadıklarınız bu yüzden mi şans bulamıyor?
‘Hayır!.. Benim bir teknik adam olarak görevim futbolcuları harcamak değil, kazanmak. Ben hiç bir futbolcum için ‘Benim sistemime uymuyor’ demem. Bu konuda çenemi kapalı tutmasını çok iyi bilirim. Belki benim yerimde kaprisli bir başka teknik adam görevde olsaydı, bu konuda yönetime bir sıkıntı yaşatabilirdi. Ama benim için böyle bir şey geçerli değil.’
-Ocak ayındaki ara dönemde transfer gündeme gelecek mi?
‘Şu an bunu söylemek için daha çok erken. Gidişata bakarız. Ona göre bir karar veririz.’
-Eğer teknik direktör değil de tribündeki bir taraftar olarak maçı izleseniz, Beşiktaş’ın hangi mevkisine adam gerekir derdiniz?
‘Orta alana... Bu sorunu takım içinde çözmeye çalışacağız. Çözemezsek transfer döneminde gerekeni yaparız.’
-Yeniden Gaziantepspor maçına dönelim. Otelinize döndüğünüzde, ‘Ben nerede yanlış yaptım?’ diye düşündüğünüz oldu mu?..
‘Ben yanlışlardan korkmam. Ders almasını bilirim. Burada bazı şeyleri söyleyemeyebilirim, içime atabilirim. Söylersem ortaya çok farklı bir tablo çıkar. Sakaryaspor ve Galatasaray maçlarını kazanıp düzlüğe çıkmak, ayağa kalkmak istiyoruz. Bunu başaracak gücümüz de var.’
- Ligin 6. haftasında oynanacak Galatasaray derbisi sizin için kader maçı olarak gösteriliyor. Bu derbi sizi korkutuyor mu?
‘Şunu açıklıkla söylerim ki, ben hiçbir maça korkarak çıkmam. Futbolcularıma göreve geldiğimde ilk şunu söyledim. Hiçbir maç ilk 5 dakikada kazanılmaz. Bunu beyninize kazıyın. Maçlar 90 dakikadır. Lig ise 34 hafta. Uzun bir maratondayız. Daha önümüzde 30 sınav daha var. Finali iyi yapmak önemli. Ve biz finali iyi yapacağız.’
- Bir gün kovulursam ne yaparım diye düşündünüz mü?
‘Hayır.. Ama size geçmişten örnekler verebilirim. Dünyanın sayılı teknik adamları arasında yer alan Trapattoni, Hitzfeld, Cuper ve Del Neri de zaman zaman sıkıntılar yaşadı, görevlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Yani futbolun içinde bu tür şeyler var. Beşiktaş gibi büyük bir takımda teknik direktörlüğe soyunduğunuz zaman, bu tür şeylere de hazır olmanız gerekiyor...’
- 2 yıllık anlaşma yaptınız. Beşiktaş’ta uzun süre kalmayı düşünmüyor musunuz?
‘Ben Real Madrid’de de uzun süre kalacağımı düşünüyordum ama olmadı. Tabii ki hedefim uzun süre görev yapmak. O zaman istikrar gelir. Mesela Barnabeu, Real Madrid’de futbolculuk ve başkanlık yaptı. İsmi stada verildi. Barnebau, yöneticilerine ‘Real Madrid’i halkın takımı yapın, centilmen olun’ derdi.. Bu benim için altın kuraldır. Ama zaman zaman Real Madrid bu çizginin dışına çıkıyor.’
- Beşiktaş ile eski takımınız Real Madrid arasında kulüp ve futbolcu düzeyinde fark var mı?
‘Var ama, bu çok büyük boyutlarda bir fark değil. Bazıları çok fark var diye abartabilir. Ama bu onların cahilliklerinden olur. Ben 2,5 aydır buradayım. Ve ortam çok güzel. Zaten dünya üzerinde ülkeler ve takımlar arasındaki farklar azaldı, bir denge oluştu.’
- Real Madrid’de Zidane, Figo, Roberto Carlos ve Raul gibi starları çalıştırdınız. Burada ise Sergen, Tümer, İbrahim, Mustafa Doğan ve diğerleri ile çalışıyorsunuz. Bu sizi zorluyor mu?
‘Yine hayır diyeceğim. Hierro ve Karanka, bizim kadrodakilerden daha yavaştı. Raul ilk başlarda son vuruşlarda iyi değildi. Casillas taraftar baskısından kurtulamıyordu. Ama zamanla hepsi birer yıldız oldu. Burada önemli olan, takımın birer dişlisi olabilmek. Birbirlerini tamamlayabilmek. İşin püf noktası bu. Futbolcuları tek tek ele aldığınızda, artıları ve eksileri olabilir. Bazen büyük yıldızlar, takımlarını şampiyon yapamaz. O zaman da çabuk gözden düşerler. Ancak takım hüviyetine bürünmek çok önemlidir!’
-İdmanda bir futbolcunuz güzel bir orta yaptığında ya da gol attığında onları Real Madrid’li futbolularla eşdeğer tutup, ‘Bravo Raul’ ya da ‘Roberto Carlos’ diye isim takıyor musunuz?
‘Böyle bir şeye gerek duymuyorum. Ben hepsini kendi isimleriyle çağırıp, gerektiğinde de alkışlıyorum.’
- Futbolcularınızı ‘Hakemlere itiraz etmeyin!’ diye uyarmıştınız. Bu konuda aşama kaydettiniz mi? İstediğiniz sonucu alabildiniz mi?
‘Hakeme itirazda tavır önemlidir. Bazen pozisyonun reaksiyonu içinde itiraz edersiniz. Ama bazen de art niyetli olarak itiraz edersiniz. Bu çizgiyi iyi belirlemek gerek. Futbolcu sahada oyuna bir karakter katmalı. Mücadele katmalı. Futbolcu belki melek olmamalı. Ama asla şeytanca da davranmamalı.’
- Son günlerde Toshack’ın sizin hakkınızda yaptığı açıklamalar var.
‘Bu konuda yoruma gerek yok. Herkes kimin ne olduğunu biliyor.’
- İstanbul’a uyum sağladınız mı?
‘Burada her şey harika. Bilhassa Boğaz her şeye değer. Zaten daha önce buraya gelen İspanyol arkadaşlarım İstanbul’u çok övüyordu. Hakikaten söyledikleri doğruymuş. İklim ve yemekler de bizimkine yakın. Tek sorun trafik.’
-Futbol dışı bir konu. Türkiye’yi AB’ye girmeye ne kadar yakın görüyorsunuz?
‘Bana göre çoktan girmeliydi. Size aralık ayında tarih vereceklerine inanıyorum Bunu hakediyorsunuz.’
-Peki, son sözünüz...
"Ne futbolculuğumda ne teknik adamlığımda hiç pes etmedim. Hep başarılı oldum. Bu sıkıntılı günleri de atlatacağız. El ele verip Beşiktaş’ı ligde ve UEFA’da başarıya ulaştıracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın."
Kaynak: Star
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Süper Lig'in eski yıldızı için 270 milyon dolar istediler!

Liverpool'da gündem Salah: Menajeriyle kritik görüşme

Fabregas: "Alonso'nun işi gerçekten zor"

Govou, Endrick transferine temkinli!

Atletico Madrid, Leon Goretzka için harekete geçti!

Enzo Maresca'dan Semenyo yanıtı!

Real Madrid'de Vinicius için kapılar kapalı!

Acun Ilıcalı: "100 milyon sterlin harcadım"

Zeki Çelik: "Gasperini çok etkili; 10 gün yürüyemedim"

Lyon mutlu sona ulaştı: Endrick


















