Bu haberi yazdır
Lucescu'dan hiç duymadıklarınız..!
 
Lucescu'dan hiç duymadıklarınız..!
Kazanmak elbette önemli... Öyle ya, hayat baştan sona bir yarış değil mi zaten... Doğumdan ölüme kadar, önümüze çıkan engelleri bir bir atlayıp mutlu olmak için yaşıyoruz. Bu bitmek bilmez koşuşturma, zaman zaman duygularımızı da yok ediyor. Hep kazanan tarafta yer almak istiyoruz. Biz kazanırken, karşıda kaybedenler olduğunu unutuyoruz.

Unutmamalı oysa... Çünkü gün gelip, o karşı tarafta yer alabileceğini düşünmeli insan. Kazanmanın gururunu değil, kaybetmenin hüznünü yaşayacağını hissedebilmeli. Bunu becermek, en az kazanmak kadar önemli.

Aşağıda, hayat denen o zalim koşuşturmada insani değerlerini halen koruyan bir kişinin röportajını okuyacaksınız. Kaybetse de kazanan ilan edeceksiniz onu,sayfayı kapattığınızda...

Yeni bir yarış başlıyor. Rakipleriniz birinciyi geçmek zorunda. Hazır mısınız?

* Biz, şampiyonayı kazanmak için kararlıydık. Her gün bunun için hazırlandık. Hedefimiz buydu ve kazandık. Çok büyük bir sorumluluğumuz vardı. Oyuncularım kendilerini çok iyi hazırladı, herşeyini verdi. Artık farklı planlar içinde olacağız. Bizim zaten iyi oynayan bir ekibimiz var. Bu konuda rakiplerimize üstünlük sağlıyoruz. Ama bu, işimizin kolay olduğunu göstermez. Futbolda en önemli olan şey, hırs ve motivasyondur. Akılda, mantıkta, istek ve bilgide geçen senenin üstüne çıkmak, yaptıklarımızı ikiyle çarpmak zorundayız. Şampiyonluk devamlı konsantrasyon gerektiriyor. Fenerbahçe ve Galatasaray bizi indirmek için herşeyi yapacak. Bundan sonra kafa yapısı daha da önem kazanacak.

Geçen sene en büyük sıkıntınız buydu. Takımda şampiyonluk görmüş sadece iki adam vardı. Bu, büyük bir stres kaynağıydı. Oyuncularınızın bu konuda kaydettiği aşamadan memnun musunuz?

* Biliyorsunuz, Beşiktaş her sezona çok iyi başlıyor ama kötü bitiriyordu. En son verebileceğim örnek, 4-0’lık Kocaeli maçı. İki sene üst üste, Daum ve Scala ile aynı şeyi yaşadılar. Bu, antrenör problemi değildi. Tamamen kafa yapısından kaynaklanıyordu; Sonuna kadar gitmemek, motivasyon düşüklüğü, oyun içindeki hatalar, son dakikada atılmalar... Ben oyuncularımı farklı eğittim. Büyük profesyonellerin imajlarını yaratmaya çalıştım. Ama tabii yavaş yavaş oldu. Hata yapan da bedelini ödedi. Mesela Nouma... Bu kararımız, halkın bize güvenmesini de sağladı. Ciddi çalıştığımızı gösterdik. Dediğim gibi, herşeyden önemlisi profesyonel eğitim. Hedefe doğru gidebilmek, başarmak için, gerekli emeği vermesini bilmek. Biz şampiyon olduktan sonra bile mütevazı tavırlarımızı devam ettirdik. O hedefe yavaş yavaş çıkarak, ama sonuna kadar gittik. Bölümler halinde değil devamlı bir hedefimiz oldu ve hedefimiz için hep bir şeyler verdik.

Dengeyi bozar düşüncesiyle yıldızlara sıcak bakmadığınız doğru mu?

* Büyük starları kim istemez? Ben de istiyorum tabii. Ama alacağınız oyuncunun maliyetinden, davranışlarına kadar birçok şeyi düşünmek zorundayız. Bizi taşıyabilecek bir oyuncuyu, bizim ödeyebileceğimiz parayla elbette alırız. Üstelik ben yıldızları çok severim. Hem de benim takımımda çok var. Şu an geçen seneden daha güçlüyüz. Aynı zamanda Beşiktaş’ın geleceğini de garanti altına aldık. Beşiktaş ruhunu, genç, ciddiyetimizi taşıyabilecek, tecrübe sahibi, profesyonel eğitimli, dünyanın her yerinde kendilerini gösterebilecek oyuncuları transfer ettik.

Taraftar soruyor: 101. yılda da Beşiktaş şampiyon olacak mı?

* Bunu kimse bilemez. Sonuçları planlamak zordur. Bu sezon sadece iyi oynayacağımızı garanti ederim, ama başka şey söyleyemem.

Daum’lu Fenerbahçe’yi mi, Terim’le devam eden Galatasaray’ı mı rakip görüyorsunuz?

* Başka ekipler de var. Trabzon, Gençlerbirliği, Bursa da önemli birer rakip olacak; Hagi var. Sadece büyüklerin birbirleriyle oynayacağı maçlar değil, diğer rakiplerimizle oynayacağımız maçlar da şampiyonlukta bize yol gösterecek. Onun için hepsi rakibimiz.

Başkan diyor ki: İki büyük hedefimiz var. Birincisi; Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu. Diğeri; 2005 ve 2007’de şampiyon olarak, Galatasaray ve Fenerbahçe’yi 100. yıllarında şampiyon yapmamak.

* Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak zor, UEFA Kupası gibi değil. Biz bu yıl çeyrek finale gelirsek, kazanmış gibi olacağız diye düşünüyorum. Çeyrek finalden sonra zaten Avrupa’nın en iyileri kalıyor; Real Madrid, Milan, Juventus, Barcelona, Manchester United... Bundan ötesi yaptığınız yatırımla, parayla, bağlantılarla ilgili. Beşiktaş’ın yapısı ile diğer rakiplerin yapısını karşılaştırdığınız zaman, bu gerçekleşmesi oldukça zor bir hedef. Ama hiçbir şey imkansız değildir, tabii ki olabilir. Başkan doğru söylemiş. Böyle büyük bir hedef koyarak, bunu gerçekleştirecek bir kulüp olmak için çalışacağımızı gösteriyor. Bu da çok önemli. Diğer hedefe gelince; tabii ki öyle olması en güzeli olacaktır. Zaten Beşiktaş’ın 100. yılında şampiyon olarak Real Madrid gibi dev bir takımın yapamadığını yapması büyük bir iştir...

Geçen sene taraftara, "Bize inanın. Başaracağız" demiştiniz. Bu sezon için bir mesajınız var mı?

* Taraftarımız geçen sezon harikaydı. Futbolu çok iyi bilen seyirciler olarak akıllı davrandılar. Biz, kendimizi birine aitmişiz gibi hissettik. Yine aynı şeyi söyleyeceğim: Sadece onlarla kazanabiliriz. Biz kazanırsak, onlar da mutlu, rahat, huzurlu bir şekilde evlerine dönebilir. Mutlu ve huzurlu insan hem ailesi ile daha rahat ilişkiler kurar hem de işinde daha başarılı olur.

Hep sakin misiniz? İçinizde hiç fırtınalar kopmaz mı?

* Sert, agresif olduğum dönemler de var elbette. İşler, istediğim gibi gitmediği zaman, olaylar istediğim şekilde Fair - Play çerçevesi içinde olmuyorsa, çok kızgın olabilirim. Çünkü ben herkese saygı duyuyorum ve karşılığında saygı bekliyorum.

Şarkıların, tezahüratların anlamlarını biliyor musunuz?

* Anlamlarını bazen soruyorum. Oğlum bu şarkıların fanatiği. Sabahtan akşama kadar CD’lerini dinliyor.

Beşiktaş’a ilk geldiğinizde şüphesiz anılarınızda Galatasaray daha ağır basıyordu. Bir yıl geçti. Beşiktaş şimdi hayatınızın neresinde?

* Bu, sevmek veya sevmemek gibi birşey değil. Benim, ekibime kendimi ne kadar verebildiğim önemli. Geçen sene Galatasaray’da yaşadığım olaylardan sonra, hayatımda bir anda değişiklik oldu. O zaman üzgün, kırgın olsam bile önemli değil, geçti. Gördüğünüz gibi, benim buradaki varlığımı hiçbir şey değiştiremedi. İşimi yapıyorum. Futbolcularımın birçoğuna bilgilerimi aktarabildim ki şampiyon olduk. Dünyayı gezersiniz, gittiğiniz ülke veya yer neresi olursa olsun, eğer başarılıysanız, kendinizi dünyanın en kuvvetli insanı zannedecek kadar ilgi görürsünüz. Ama değilseniz, sizin için o kent veya ülke dünyanın en kötü yeri olur. Beşiktaş’ı çok seviyorum.

Feyyaz Uçar, 5-0 kazandığınız Kocaelispor maçında sizin "Söyle yavaşlasınlar. Beş tane yeter" dediğinizi söyledi. Neden takımı 5. golden sonra durdurdunuz?

* Çünkü rakibe saygım var. Ben hiçbir zaman rakibi düşman gibi görmem. Sadece yarışmanın bir ortağı olarak görürüm. Kocaelispor zorlukta olan bir rakipti. Kazanmak yeterliydi. Rakibin zorluğundan faydalanmanın, 5-0’dan sonra daha da üstüne gidip, geri alınmayacak yaralanmalara sebep olmanın bir anlamı yoktu.

Rakip Fenerbahçe olsaydı yine böyle mi düşünürdünüz?

* Evet, aynı şeyi söylerdim.

Peki, Beşiktaş hiç 6-0 kazanamayacak mı?

* Hayır, kazanabiliriz. Ancak o maçta durum farklıydı. Takım ve oyuncuları zorluk içindeydi. Bunu görebiliyorduk. Düşme hattında olmalarının yanı sıra oyuncuları da zor durumdaydı. Bir şey daha; Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 6-0 yenmesi takıma ne verdi? Fenerbahçe ligi nerede bitirdi? Sadece oyuncuların kafalarının yukarıya çıkmasını sağladı. Bir antrenör bu konuda çok dikkatli olmalı. Ne zaman gitmek, ne zaman fren yapmak gerektiğini bilmeli.

Yumruğunuzun havaya kalktığını henüz gören olmadı.

* Birincisi; Ben sorumlu bir kişi olarak anlık hareket edemem, reflekslerimi kontrol eden birisiyim. Zaferi bile tartarak kabullenmeliyim. Dengeli olmak zorundayım. Eğer başarılı sonuçlarınız varsa hep iyisinizdir, olmadığı güne kadar...

İkincisi; ben oyuncularıma bunları yapmamaları için hiçbir şey söylemiyorum. İçlerinde ne varsa çıkarmalarını, eğlenmelerini istiyorum. Bir oyuncu kazandığı zaman evine veya arkadaşlarına gider, dağıtır. Ama antrenör kazandığı zaman evine gider, gelecek haftayı düşünür. Çünkü antrenör bir an önce istifasından veya kovulmasından uzaklaşmak zorundadır. Yaşam bu... Bu meslekte kazanan olarak bitirmek çok zordur.

Üçüncü konu da; savaşçı mimikleri sevmiyorum. Hareketler, şunlar, bunlar... O tarz hareketler bana göre değil. Ben sevincimi fiziksel olarak değil de, gülümseyerek gösteriyorum. Böylece insanlarla ilişkilerim daha iyi, daha güzel oluyor.

(Kaynak: Fanatik gazetesi)

Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Bizi Takip Edin
Karakartal Twitter Karakartal Facebook Page Karakartal RSS Karakartal İphone Karakartal Mobil
En çok okunan haberler
AVRUPA'DAN FUTBOL
En çok yorumlanan haberler