Öncelikle eylemin büyük bölümünde aktif olarak çalışan olayın gizli ve karanlık yüzünü ele alalım. Haftanın ve Belediye maçının dönüm noktası olan Bobo’nun pozisyonundan başlayabiliriz. Pozisyon yaklaşık 15-20 saniyelik bir pozisyon ve Bobo’nun rakibini ittiği son ana kadar Beşiktaş’ın kazanması gereken 3 adet penaltı var. Büyük hakemimiz bunların hiçbirini her nedense görmüyor, hatta Bobo bir ara isyan edip yan hakeme dönüyor ve  durumunu gösteriyor. Her iki hakeme göre de her şey normal, sonunda isyan eden Bobo rakibini çok güçlü bir şekilde yere itiyor ve biraz önce gözlerine perde inmiş olan büyük hakem bir anda ceylan gibi zıplaya zıplaya geliyor ve arka kısmından kırmızı kartını zevkle çıkartıyor. Bu arada boynu kırılmış gibi yere düşen rakip oyuncunun hareketi de ödül almaya aday. Eğer bu pozisyona siz çıkıp kırımızı kart derseniz, her maçta her korner atışında en az iki defans oyuncusuna kırmızı kart göstermeniz  gerekir. Bu pozisyon olurken de kaleci ile karşı karşıya kalan Serdar’ın pozisyonu da güme gidiyor. Ayrıca maç 1-1 devam ederken Tello’nun ofsayt diye kesilen bir pozisyonu var ki, o pozisyona ofsayt demek ben futbol katiliyim, ben bazı yerlerden emir alıyorum demek ile eşdeğer. Hele bir de ikinci yarında Belediye’nin siyahi oyuncusunun Delgado’ya bir girişi vardı ki ( gerçi gözüne perde inan hakem yine göremedi ve faul bile vermedi ), geçen hafta Toraman’nın kartlarına ağızlarından salyalar akarak doğru doğru diye bağıranlara bakacak olursak bu pozisyon iki kere kırmızı karttı.

Şimdi olay burada bitecek sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Artık ikinci perde sahneye konulacak. Dün gece malum TV programında Bobo’nun pozisyonunu ya da maçı tartışmak yerine yaklaşık 50 sefer ileri geri alınarak Bobo’nun hakemi ittiği pozisyon gösterildi. İstek malum; Bobo’nun idamı gerekiyor. Önce Bobo’ya söyle en ağırından bir ceza verilecek, sonra sıra üçüncü ve son perdeye gelecek; takımını yarı yolda bırakan Bobo bu takımdan gönderilmeli. Şampiyonluk yolunda son viraja girilirken, birisi çıkıp seni yok yere oyundan atar ise, senin emeğini ve arzunu göz göre göre çalar ise, ne kadar amatörce denirse densin, Bobo’nun yaptığının aynısını bende yapardım. Hatta benim gözümde rakibinden sekiz gol yerken kılı bile kıpırdamayan, maç boyunca toplam 10 adet faul yapan oyuncu topluluğundan ise, zaman zaman takımına zarar verebilecek bile olsa, kaybetmeyi kabullenemeyen bir oyuncu portresini tercih ederim. Bir takımda mağlubiyeti kabullenemeyecek oyuncu sayısı eğer biraz fazla ise, o takımın bileğini kolay kolay bükemezsiniz. Buradan Beşiktaş camiasına sesleniyorum, lütfen Bobo’ya hep beraber sahip çıkalım, 3-5 milyon Euro’ya yurtdışına gönderilmesine razı gelmeyelim, yoksa önce Fatih Tekke’yi, en son da Gökdeniz’i satan Trabzonspor’un düştüğü duruma düşeriz. Bobo şuan ne kadar formsuz olursa olsun, bu takımın yaldızıdır ve göndermek yerine takımda tutulmadır.

Reyting canavarları bu hafta çok mutlu idi, Beşiktaş yenilmiş, zirve çok sevdikleri Galatasaray ve Fenerbahçe’ye kalmıştı. Ligde şuan üçüncü sırada olan Sivas’ın ise adamdan sayılabilmesi için Beşiktaş maçının kazanılması ön şart olarak koşuluyordu. Komikti ama komiklikler bununla bitmiyordu, Beşiktaş’ın hangi bölgesi zayıf karnı ise o oyunculara destek çıkılıyor, hangi yönü güçlü ise o oyuncular yerin dibine sokuluyordu. İbrahim Üzülmez ve Baki takımın en iyileri olarak lanse edilirken, bir iki haftadır formsuz olsa da yıllar sonra Beşiktaş’ın duran toplardan gol atmasını sağlayan Tello, yerin dibine sokuluyor, hatta bir İbrahim Akın kadar bile olmadığından bahsediliyordu. Oynanana oyun hep aynı, mühim olan şu zorlu günlerde bu tip oyunlara gelmemek ve Beşiktaş’a destek olmak.

Beşiktaş’ın önündeki ikinci engeli ise Ertuğrul Sağlam oluşturuyor. Takımı buraya kadar bir şekilde getiren Ertuğrul Hoca, artık ne yapması gerektiğini bilmiyor. Çünkü şampiyonluk yarışının son haftaları ile küme düşme haftalarının son haftaları hiçbir şeye benzemez. Eğer bu tip yarışa daha önce girmediyseniz sizi çiğ çiğ yerler, farkında bile olmazsınız. Küme düşme hattında bir bakarsınız ligin son 5 sırasındaki takımı son 5 haftada 5 galibiyet almış, kendi evinde namaglup bir takım önüne gelenden fark yemiş. Oyunun hiçbir bölümü artık ligin başına benzemez. Geçen sene Ertuğrul Sağlam yönetimindeki Kayserispor son altı haftada alabildiği iki galibiyet (ki bir tanesi son haftada ikinciliği garantileyen Beşiktaş’a karşı) yerine , biraz normal bir form sergilese bu sene Şampiyonlar liginde yarışıyor olacaktı. Maça dönecek olursak, Beşiktaş hatalı bir hakem kararı ile sahada 10 kişi kalmış olabilir ama eğer sahada Beşiktaş’ın düştüğü aciz duruma kenardan en ufak bir müdahale bile gelemiyorsa, bu Ertuğrul Hoca’nın final tecrübesizliğinin resmidir.

Ligin son virajına artık girildi, Beşiktaş’ın önündeki iki maçtan en kötü 4 puan çıkarması şart. Bu iki maçtan alınacak 4 puan Beşiktaş’a yeter diyorum, çünkü bu hafta tribünden çıplak göz ile seyrettiğim Galatasaray önündeki maçlarda sürpriz puan kayıplarında bulunur. Yeter ki, tecrübesiz Beşiktaş bu yolda kurtlara yem olmasın.

NOT : Bu hafta İstanbul’da oynanan her üç maçı da tribünden seyrettim. Kadrosunu ve gücünü en iyi bilen takım Fenerbahçe, ama oyuncuların aklı Türkiye’de değil. Galatasaray ise yetersiz kadrosu ile buraya kadar bile gelmesi mucize. Bu durumda aklını kullanabilecek bir Beşiktaş aradan sıyrılıp rahatlıkla şampiyonluğa uzanabilir. Bu arada Fenerbahçe’nin sahası herhalde maçın son 10 dakikasında sürekli ve düzenli olarak edilen küfürden dolayı kapanacaktır. Hep beraber bekleyip göreceğiz, küfürün olmadığı iddia edilen bu stada ne zaman gitsem, bir sezonda duyduğum küfürü bir maçta duyuyorum, ama yeni federasyon sanırım bu olaya seyirci kalmayacaktır. Herkesi buradan göreve davet ediyorum.