Bu haberi yazdır
"Kartal'a Şampiyonlar Ligi Kupası yakışır" Başkan Serdar Bilgili yeni sezon öncesinde iddialı mesajlar verdi
 
Kartal'a Şampiyonlar Ligi Kupası yakışır Başkan Serdar Bilgili yeni sezon öncesinde iddialı mesajlar verdi
Henüz 40 yaşında... Ve kuruluşundan bu yana tam 100 yılı geride bırakan Beşiktaş'ın başında... Vizyonu geniş bir kulüp vaat etmişti Siyah - Beyaz tutkunlarına. Bu yüzden şampiyonlukla övünmüyor, çıtayı hep biraz daha yükseğe koyuyor. Yeni hedefleri var artık; Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğunu hedefliyor. Serdar Bilgili, dünden çıkardığı dersleri koltuğunun altına alıp yarına umutla bakıyor. Şimdi 100. Kuruluş Yılı'nda şampiyonluğa ulaşan Beşiktaş'ın Başkanı konuşuyor:

"Ben ve arkadaşlarım yola çıktığımızda, birçok kimse bizim yaşımızın ve tecrübemizin yetmeyeceğini, bu işin altından kalkamayacağımızı söylemişti. Hafif kaldığımızı bile düşünenler vardı. Doğrusunu söylemek gerekirse gerçekten de zorlandık. Hatalar da yaptık, ama sonra tecrübe kazandık. Türkiye’nin yaşadığı ekonomik krizler de bizi vurdu, ancak durduramadı. Şu an gerçekten çok gururluyum. Bütün bu gelişmeleri şimdi sizlere anlatmak, benim için hiç de kolay değil aslında. Hedeflerimizi koyduk, bir bir ulaşıyoruz. Şimdi sırada Avrupa var, orada da başarılı olacağız.

Önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edeceğiz. En azından çeyrek finali hedefliyoruz. Ama bizim gerçek hedefimiz belli: Şampiyonlar Ligi Kupası... Bu hayal değil. Geçen sezon UEFA Kupası’nı alabilirdik, herkes gördü, bu kupayı kazanan takım bizden iyi değildi. Önümüzdeki yıl da Şampiyonlar Ligi Kupası’nı almak için mücadele edeceğiz. Bugün Türk Futbolu, Avrupa’nın en iyi dördü içinde. Bana göre sıralama; İspanya, İngiltere, İtalya ve Türkiye... Almanya’yı, Hollanda’yı geçtik artık. Futbolcularımız da bunun bilincinde, kendilerine güvenerek çıkıyorlar sahaya... Kalitemiz ortada, güvenimiz tam. O halde şampiyonluk neden olmasın?

Hedeflerimiz var dedim ya... İşte bu yüzden başkanlığa devam etmek istiyorum. Ama öyle söylendiği gibi kesinlikle 10 yıl daha görevde kalmak istemiyorum. Şu anki yönetim kurulundan çok memnunum. Şahsen 1992’den beri yöneticilik yapıyorum. Süleyman ağabey ile de çalıştım. Yani kulübün işleyişini iyi biliyorum. Bence, bugüne kadar böylesine uyumlu ve istikrarlı bir ekip gelmedi hiç. Her yönetimde problemler yaşanır, sorunsuz toplum olur mu? 18 patron birarada oturduğunda muhakkak egolar çarpışır, fikir ayrılıkları doğar. Yönetime gelenlerin hepsi de egoları yüksek insanlar. Doğal olarak da egolarını tatmin ediyorlar. 18 patron da basında yer almak, televizyona çıkmak istiyor. Kendi aralarında sıkıntı yaşıyorlar. İşte benim görevim burada başlıyor, ben hepsini denetliyorum, dengeleri kuruyorum.

Ben başkanlığı öğrenmedim, daha ziyade kendime uygun başkanlığı yapmaya başladım. Yani benim tarzım oturdu. İlk dönemler arayış içindeydim. Bu işin okulu yok, yöneticilik yaparak öğrenemezsiniz, sadece futbolu bilmekle de olmaz. Başkanlığın farklı manevi gereksinimleri var. Herkesin kendine uygun bir otorite tarzı vardır. Örneğin; Süleyman ağabey ile benim otorite tarzım çok farklı. Ancak benzer yanlarımız da var. Bence bir liderin en önemli özelliği; tavrını koymayı bilmesidir. Benim yönetim anlayışım; paylaşmak, güvenmek, yetki vermek ve yetki verdikten sonra da hesap sormaktır. Güvenim sarsıldıktan sonra, o insana gerekli tadilatı yapmaktan hiç taviz vermem.

Süleyman ağabey, yetkileri ve kontrolü elinde tutan bir anlayış sergiliyordu. Ben tam aksine, geri planda kalıp arkadaşlarımı ön plana çıkartmayı, onlara yetki vererek çalışmayı, kendimi ikinci plana atmayı, ama her zaman son kararın bende biteceği bir sistemi seviyorum. Çünkü bu hatayı azaltıyor ve benim anlık duygusal kararlar vermemi engelliyor. Çünkü bu işler Türkiye’de stresli ve dengesiz ortamlarda yapılıyor.

'Yönetimdeki herkes birbirini seviyor mu?' diye sorarsanız, cevabım nettir: Elbette sevmiyor... Zaten hiçbir yönetimde herkes birbirini sevmez ki! Ancak önemli olan, benimle birlikte hepsinin tek vücut olarak Beşiktaş’ın başarısı için çalışması. Şu anda biz bunu beceriyoruz. Yanımda becerikli, işini çok iyi yapan yöneticiler var. Bireysel olarak bakarsanız hepsi de çok başarılı, zekasını kullanan insanlar. Ben de yılların bana verdiği tecrübe ile onların koordinasyonunu sağlıyorum. Onlar da yaptıkları işin gururunu yaşıyorlar. Onların yücelmesi, benim yücelmem demektir. Ben başkan olarak geri planda kalmayı, onların, başarılarıyla ön plana çıkmalarını daha doğru buluyorum.

Aramızdaki yaş farkı da çok az... Yönetimdeki birçok kişi çocukluk arkadaşım. Hüsnü, Yıldırım, Kıvanç, Mete, Cem... Hepsi de çocukluğumu birlikte geçirdiğim arkadaşlarım. Onların dışında da kulüpçülüğü çok iyi bilenler var aramızda... İsmail, Behçet, Ahmet, Hüseyin... Onlar, Beşiktaş geleneklerini, kulüp yöneticiliğinin profesyonelleri. Biz, güzel bir aileyiz. Hepsi beni sever ve sayar. Bu iki unsur da her türlü problemi anında çözüyor zaten...

Bizim bu yıl kazandığımız pırıl pırıl, tertemiz bir şampiyonluk... Hiç kimse ağzını açıp da şaibeden bahsetmesin... Bana Beşiktaş’ın hakem kararıyla kazandığı tek bir maçı kim gösterebilir?

Oynadığımız 4 derbiyi de kazandık, üstelik hiç birinde gol bile yemedik. 8 puan farkla şampiyon olduk ve Türkiye Ligleri’nin de puan rekorunu kırdık. Spor kamuoyunda kime sorsanız, Türkiye’nin en iyi futbol oynayan ekibi olarak Beşiktaş’ı gösterir. Bileğimizin hakkıyla, pırıl pırıl, tertemiz bir şampiyonluk bizimkisi...

Bugüne kadar Beşiktaş’ın sesini kimse fazla duymadı. Biz kibar bir kulübüz, herkese saygı gösteririz ve kulüpler arasında gerginlik olsun istemeyiz. Ne federasyon, ne hakemler, ne de bir başkası... Biz bazı dönemlerde ezilme noktasına kadar geldik. Ancak bu dönem; işi şansa bırakmak istemediğimiz için kesin kararlıydık ve hakkımızın yenildiği yerde de sesimizi çıkardık, hakkımızı aradık. Bu işe fazla alışık olmadıkları için de doğal olarak diğer rakipler ve bazı çevreler rahatsız oldu.

Beşiktaş’ın diğer kulüplerden farklı bir çizgisi var. Mütevazı, ahlâklı, dürüst ancak hakkını koruyan, gerektiğinde sesini herkesten fazla ama seviyeli çıkaran, bütün kulüplerle iyi ilişkisi olan... Son dönemlerde çağdaş, genç, dinamik ve bütün dünyadaki gelişmeleri takip eden bir kurum kimliğine dönüştü Beşiktaş. Şu an Türkiye’nin en popüler trendine sahip kulübüz. Türkiye’nin en popüler futbolcuları bizde, kutlamalarımızı herkes alkışladı, ürün satışımızdan forma dizaynına, 100. yıl balosundan 100. yıl pastasına kadar olan herşey bir yenilikti Beşiktaş için. Beşiktaş şu anda Türk kulüplerinin takip ettiği, Avrupa’da bile yaptıkları ses getiren, Türkiye’nin öncü kurumudur. Eskiden benim yaşımda yönetici yoktu hiçbir kulüpte, şimdi bakıyorsunuz, her yönetimde genç arkadaşlar var.

Bu yıl flaş transferin hiçbirşey olmadığını herkese ispat ettik. Gösterdik ki; flaş transfer yapmadan da şampiyon olunabiliyor. Biz bu sene rakiplerimizin neredeyse beşte biri, hatta onda biri kadar bonservis bedeli ödedik. Aldığımız oyuncular belli, başlarda herkesin kafasında soru işaretleri vardı. Rakiplerimize Dünya yıldızları geldi; Ortega gibi. Geldi ama ayak uyduramadan gitti. Yani herşey dengedir. Biz Beşiktaş’ta taşları yerine oturtup dengeyi sağladık. Beşiktaş şu an maddi açıdan, manevi açıdan dengeli. Biz bunları başarırken borçlanmadık, aksine borcumuzu da azalttık. Ben kulübü devraldığımda 18 milyon dolar borcumuz vardı, daha sonra rakam 40 milyon dolara kadar çıktı, ama şimdi 13-14 milyon dolar arasında. Bu borç tamamen kulübündür. Bankalara borcumuz yok.

Az önce de ifade ettiğim gibi denge çok önemli. Şu anda Rivaldo ve Kluivert gibi isimler gündemde. Onlar dünyanın en iyi futbolcuları da olsa, bizim dengemizi bozacak isimler. Biz bir aile olduk. Bu ailede hiç kimsenin diğerinden fazla sivrilmesini istemiyoruz. Elbetteki özel futbolcular olacaktır. Mesela Sergen... Ama onun da diğer arkadaşlarından farkı yok. Biz bu dengeyi bozmamaya kararlıyız. Lucescu’nun yapısı bizim çizgimize çok uydu, her kulübe uymayabilir. Aldığımız futbolcularda da karaktere, şahsiyete ve çok sivri olmamasına dikkat ediyoruz. Bu sene yaptığımız transferlerde de aynı özeni göstermeye devam ettik.

Benim kafamdaki mutluluğun fotoğrafı; Biraz önceki çektirdiğim fotoğrafta Şampiyonlar Ligi Kupası'nın olması.

Eğer, Beşiktaş bir maçta 6-0 yenilseydi ben rakip başkanı o maç içinde tebrik etmezdim. Karşılaşma bittikten sonra elbette tebrik ederim. Yenildiğimiz bir sürü maç oldu ve ben çok kulüp başkanını tebrik edip stattan ayrıldım. Ancak maç sırasında ben alkışlayamam. Daha alkışlayacak kadar olgunlaşmadım. Yapı olarak tabii ki mağlubiyeti hazmedemem. İnanın, sahada oynayan futbolcu bile benim kadar acı çekmez. Biz 3-0 önde olalım ve rakip muhteşem bir gol atsın, yine de tebrik etmem. Ben hayatım boyunca hiçbir rakibin golünü alkışlamadım.

Başarıyı sahiplenen çok olur... Ancak bizde böyle bir durum sözkonusu bile değil. Hocamız, futbolcularımız, yöneticilerimiz... Hepsi başarıyı birbirine mal ediyor. Başarının temel faktörü ben değilim, benim ekibim, futbolcularım, teknik heyetim... Ben neden o kupaya şu anda dokunamıyorum, çünkü o kupa benim hakkım değil. O kupa benim futbolcularımın, teknik kadromun hakkı.

Biz gerçekten çok şanslıyız. 100. Kuruluş Yılı'nın ve şampiyonluğun bir arada olması Allah'ın bir lütfudur.Hedefimiz uzun vadelidir ve hedefimiz rakiplerimize 100. yılında bizim yaşadığımız keyfi yaşattırmamaktır.

Taraftarımız Şampiyonlar Ligi maçları için alacakları vizeleri 2004 Mayıs'ına kadar alsınlar. 2004 Mayıs'ına kadar seyahat edeceğiz biz.

Komşum Galatasaraylı. Geçen sene Galatasaray şampiyon olduğunda sadece benim yatak odamdan gözüken yere Galatasaray bayrağı aşmıştı. Ben de bu sene tam onun camının karşısına dev bir Beşiktaş bayrağı astım.

Şu anda kadromuza bakarsanız iki tane 11 çıkar ve bu iki 11 de Türkiye Ligleri'nde birinci ve ikinci olacak güçtedir. Müthiş bir takımımız var. Takımda hiçbir kimsenin yeri garanti değil. Takımda yer bulamadığı için problem çıkartacak futbolcu bunun bedelini ağır öder.

Biz bu yıl bütün tavır ve davranışlarımızla Fenerbahçe-Galatasaray rekabetini gölgelemiş olduk. Taa Lucescu'nun Beşiktaş'a gelmesinden transferlerimize, sezon içindeki davranışlarımızdan balomuza kadar hepsiyle örnek olduk. Biz dedik ki, "Siz birbirinizi yemeye devam edin kardeşim, biz aradan sıyrılıyoruz."

Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Bizi Takip Edin
Karakartal Twitter Karakartal Facebook Page Karakartal RSS Karakartal İphone Karakartal Mobil
En çok okunan haberler
AVRUPA'DAN FUTBOL
En çok yorumlanan haberler