
Hayat, bir oyun oynamış Mustafa Akgül’e. Geçirdiği kazada sağ bacağını kaybetmiş ama aradığı desteği, Beşiktaş’tan bulmuş. Protezine ‘FEDA’ yazdırmış ve istekleri kulübün kulağına kadar gitmiş. Pazar günkü Beşiktaş-Galatasaray derbisi öncesinde Mustafa’yla buluştuk, hayalini kurduğu maçı ve maç öncesi ritüellerini yaşayışına tanık olduk
Hayali yıldızlar gibi; bir yanıyor, bir sönüyordu. Gün doğmuyordu Mustafa için. Göç eden kuşlar gibi, gidip geliyordu umutları... Sözler veriliyor ama tutulmuyordu. Karanlık, ışığı esir alıyordu. İlk günler çok zor geçmişti. Rahatlıkla yürüyeceği günleri hayal ediyordu ama karşısına hep bir engel çıkıyordu. Hayalinin adı ‘yürüyebilmekti’ Mustafa’nın ama bir başka isteği daha vardı; bir Beşiktaş maçına gitmek ve futbolcularla tanışmak…
On ay kadar önce Mustafa’nın muavin olarak çalıştığı şirketin otobüsü feci bir kaza yaptı. Ölenler oldu. Daha 19 yaşındaydı Mustafa… Şehirlerarası gidip geliyordu, rüyalarıyla birlikte. Liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyordu. Lise biterse çok güzel, bir de üniversite olursa tadından yenmez…
Bir İzmir-İstanbul seferinde şoför uyuyakaldı. Araç bariyerlere girip beş altı takla attı. “Aslında şoför de değişecekti” diyor Mustafa, “Ama gelmedi bir türlü, biz de devam ettik. Kader işte.” Otobüs takla atınca, Mustafa’nın ayağı vites ve koltuklar arasında sıkışıp dizinden koptu. Mustafa o günü hatırlarken, o anı yaşar gibi oluyor ve hiç unutamadığı bir şeyi anlatıyor:
O KADINI UNUTMUYOR
“Kaza olduğunda bir kadın vardı ağabey” diyor. “Sağ en ön koltukta oturuyordu, çok net hatırlıyorum. Benim bacağım kopmuş kopacak; sıkışmış, o ise telefonunu temizliyor. ‘Ver de bir yardım çağıralım, bırak temizlemeyi’ dediğimde ne yaptı biliyor musun? Öylece baktı ve temizlemeye devam etti.”
Bu anı kızgınlıkla ve acıyla anlatan Mustafa geçen hafta, o kadını görmüş, kilitlenmiş kalmış kendi kendine. Diyeceği laflar boğazına dizilmiş… Gidememiş yanına… “İnsanlık bu mu?” diye soran gözlerle bakıyor suratıma, paralel evrende yaşayan tertemiz bir insanın saflığıyla.
KARANLIKTAN ŞAFAĞA
Çalıştığı şirket söz vermiş Mustafa’ya. “İstediğin protezi seç, beğen, biz alalım” demişler. Ama daha sonra görüştükleri müdür, protezi ödemeyeceklerini söylemiş ve ona standart bir protez önermiş.
“Ağabey” diyor gene Mustafa, (Biz bundan sonra yazmasak da siz her cümlenin başında ‘ağabey’ dediğini farz edin) “O protezin altı ayda bir 3 bin-3 bin 500 dolar bakım masrafı var, biz nasıl öderiz onu? ‘O olmasın, bakamayız’ dedim müdüre, biraz ısrar ettim ama ‘Ne halin varsa gör’ dedi. Aslında şirketle değil, müdürleydi yani anlaşmazlığımız. AK Parti İzmir İl Kongresi denk geldiğinde Başbakanımız’a ulaştım ve derdimi anlattım. İki danışman görevlendirdi, kendileri şirketle konuşmuşlar. Masrafların bir kısmını sigorta, bir kısmını da çalıştığım şirket ödedi böylece. Teşekkür ediyorum herkese. Tatlıya bağlandı olay ama daha tazminatım ödenmedi, ödenir herhâlde” diyor, biraz ödenmeyeceğinden endişelice.
Hem diz, hem ayak bileği elektronik çipli olan protezin takılması sırasında Mustafa iki şey rica etmiş; birincisi protezin siyah olması, ikincisiyse üzerinde ‘FEDA’ logosu olması. Bu istek şans eseri Ege Kartalları Medya Grup sorumlusu Mustafa Yayla’nın kulağına gitmiş. Beşiktaşlı dayanışması, ortopedi firmasının yan dükkânında Beşiktaşlıların ‘takıldığı’ dövmeciye sıçramış, daha sonra kulaktan kulağa yayılmış, Beşiktaş yönetimine kadar ulaşmış böylece…
Yayla, “Daha ne yapabiliriz?” diye düşünürken, adaşı Mustafa’nın hiç maça gitmediğini öğrenmiş. Hemen yönetici Seyit Ateş’i arayarak Mustafa’yı geçtiğimiz hafta oynanan Beşiktaş-Galatasaray derbisine getirmenin olanaklarını konuşmuşlar. Görüşmeler yapılmış, program genişlemiş…
ŞAFAKTAN AYDINLIĞA
Deplasman otobüsüyle şehre gelinecek, müze gezilecek, Çarşı liderlerinden Alen ile buluşulacak, ‘Optik
Başkan’ lakaplı tribün lideri Mehmet Işıklar’ın kabir ziyareti yapılacak, Beşiktaşlıların uğrak mekânları Kazan ve Şair Parkı’ndaki ortam koklandıktan
sonra, Mustafa en sevdiği futbolcu İbrahim Toraman’la tanışacak ve maçı izleyecek…
Mustafa ile buluştuğumda, sabahın erken saatleriydi. Deplasman otobüsünde İzmir Çarşı grubuyla birlikte tezahüratlar ve şarkılar eşliğinde gelmişti. Aslında kapalı olan Kulüp Müzesi, sadece onun için açılacaktı az sonra…
“İstanbul’a sürekli geldim ama hiç gezemedim ağabey” diyordu stadyumdaki müzenin kendine özel olarak açılmasını beklerken. “Sürekli otogarı gördük ve döndük. Bir maça bile gidemedim. Hatta hayatımda sadece bir kez maça gittim.”
Birlikte müzeyi gezdik. Özellikle ilkokul öğrencilerinin yapmış olduğu mini stadyumu oldukça beğendi. Duvardaki efsanelere bakakaldı uzun süre. Kupaların arasında daha gururluydu artık. 100. Yıl Kupası’nı izledi bir süre… BJK TV kendisiyle bir röportaj yaptı. Televizyona çıktığı için oldukça heyecanlıydı. Televizyonda konuşması için sesinin pek gür olmadığını gördük bir daha, kızardı yanakları.
Sonra Beşiktaş Çarşı’yı gezdik… Onu gören Beşiktaşlı taraftarların gözleri bir farklı bakıyordu. Bir bardak çay içmeye oturduğumuzda üstünde ‘FEDA’ tişörtleri olan Beşiktaşlılar yanımıza geldiler ve “Asıl fedayı sen yapmışsın kardeşim” diyerek teselli ettiler. “Neler değişti Mustafa?” diye sordum. “Kazadan sonra daha sosyal bir ortam buldum” dedi. “Komşular, mahalleli destek olmaya çalıştı. Beşiktaşlılar ‘Vay sen Beşiktaşlı mıydın?’ diye arıyorlar. Beşiktaş bizi birleştiriyor.”
Öğle saatlerinde Beşiktaş’taki Şöhretler Kahvesi’nde oturup Mustafa’nın çok tanışmak istediği Çarşı liderlerinden Alen Markaryan’ı beklemeye koyuluyoruz. Alen geliyor, Mustafa hemen ayağa kalkmaya çalışıyor saygısından… “Aman ağabeyciğim” diyor Alen, “Otur, otur.”
Alen yüzündeki ciddiyetini bozmadan, düşünceli bir şekilde; “Gördüğüm kadarıyla Beşiktaş, Mustafa’nın ruhunu iyileştirmiş bile” diyor. “Psikolojisi gayet düzgün. Kendi kendine tedaviye başlamış bile.”
Kahveden beraber çıkıyoruz ve Beşiktaşlı taraftarların arasında yürüyoruz. ‘Optik Başkan’ olarak tanınan tribün lideri Mehmet Işıklar’ın kabir ziyareti yapılacak… Kabirde Fatiha’mızı okuyoruz hep beraber. Herkes “Asıl senin yaptığın feda” diyor her geçişte mermerlerin üzerinde bacağında ‘feda’ proteziyle oturan Mustafa’ya, ‘geçmiş olsun’ dileklerini iletiyor.
KAZAN’DA ÜÇLÜ!
Sıra Beşiktaşlıların uğrak mekânlarından Kazan’a gitmeye geliyor. İçeri giriyoruz ve bir tezahürat kopuyor Mustafa için. “En büyük taraftar Mustafa” diye inliyor bütün mekân. Pasta geliyor bir de. “Üçlü, üçlü” diye tezahürat başlıyor. Mustafa üçlüyü çektiriyor! Bir, iki, üç! Alkışlar! Öyle mutlu ki gözlerinin içi gülüyor. Yüzlerce kişinin isminizi haykırması herkese nasip olacak şey değil gerçekten de.
Ardından maç öncesi ritüellerinde sıra Şairler Parkı’na gitmeye geliyor. Mavi gözleri hafiften dolmuş bir taraftar yanıma geliyor. “Hocam, yanına gitmek istiyorum ama gidemiyorum. Çünkü yanına gidersem kendimi tutamam. Helâl olsun ona. Bunu dediğimi ilet” diyor.
Günün sloganını tekrar ediyor: “Gerçek feda bu.”
Mustafa’ya o kalabalıkta oturacak bir yer ayarlanıyor hemen. Maç vakti de yaklaşıyor artık, “Kalkmak lâzım” diyoruz ama maç köftesi yedirmeden de şuradan şuraya gidemeyiz. Çok seviyor Mustafa köfteyi. Belki de günün öneminden, belki de ortamın güzelliğinden.
TORAMAN’LA TANIŞTI
Biletim olmadığı için veda ediyorum hepsine. El sallıyor giderken, el sallıyor ve gittikçe uzaklaşan bir gülümseme görüyorum kararan havanın içinde. Maçtan sonra arıyorum. Quaresma, Escude, Holosko, Hilbert, Samet Aybaba ve en sevdiği futbolcu İbrahim Toraman ile fotoğraf çekildiğini anlatıyor. Halini hatrını sormuşlar. Yine de hakeme kızgın Mustafa. “O son golden önceki penaltı verilir mi yahu?” diyor içindeki fanatiği ortaya çıkararak. Maç oldukça heyecanlı geçmiş.
Son bir şey söylüyor, kapatmadan. “Bir şey rica edebilir miyim ağabey” diye soruyor, tekrar mahcup haline geçerek. “Sponsor bulunursa daha erken yürümemi sağlayacak bir fizik tedavi yöntemi var İngiltere’de. 20-25 bin lira masrafı var. Bunu da söyleyebilir misin yazıda?”
“Tabii” diyorum, “Söylerim.” Alen Markaryan’ın söylediği başka bir cümle aklıma geliyor. “Protezin üstüne pantolonu giydin mi belki görünüşte bir şey kalmaz ama kim bilir yürekte neler kalır?”
“Kim bilir?” diye düşünüyorum ve “Kimse” diye cevaplıyorum kendi kendime. Neyse ki Mustafa kendini tedavi etmeyi bilen bir insan. Şimdi evinde İbrahim Toraman’ın tüm takıma imzalatacağı formayı bekliyor.
19 Eylül’deyse bir hayali daha gerçek olacak. Ücretsiz FEDA konserleri dâhilinde Haluk Levent’le ve konsere gelmesi beklenen Başkan Fikret Orman’la da tanışacak… En kısa sürede de kongre üyesi olmak istiyor Mustafa… Ve aldığım haberlere göre bu da olabilir!
Karakartal mobil uygulamasıyla spor haberlerine herkesten önce ulaşmak için tıklayın
Chelsea, Jamie Bynoe-Gittens'i resmen açıkladı!

Rashford ve Barcelona görüşmeleri başlıyor

Manchester United, Diego Leon'u açıkladı!

Vlahovic, Juventus'ta kalmakta kararlı

Inter, Ter Stegen'i gündemine aldı!

Arda Güler: "Xabi Alonso 10 numara gibi oynamamı istiyor"

Liverpool, Jota'nın ailesine bakacak

Kyle Walker resmen Burnley'de!

Manchester United'ta temizlik, 5 veda kapıda!

Jonathan David, Juventus'ta!
