Beşiktaş tribününün sesi Alen Markaryan, Akşam'daki köşesinde Beşiktaş'ın gündemine ilişkin yorumlarda bulundu.

İşte Markaryan'ın yazısında öne çıkanlar...

Esame listesi okunduğunda (Hoş! bazı çevreler sabah saatlerinden itibaren kadroyu verdiler ya!) Sakatlar, hastalar ve dinlenmesi gerekenler göz önüne alındığında, Zayıf halkaların olduğu, Ama onların da maç yapması gerektiği düşünüldüğünde eyvallahı olan bir görüntüye tanıklık ediyorduk... Ta ki Necip sakatlanıp çıkana kadar! Yalnız burada itiraz ettiğim ve arkasında ısrarla durduğum konu mevkilerin birinci ve ikinci adamları yoksa çok mecbur kalmadığın sürece o bölgeye sağdan soldan adam devşirme... Genç takımdan bile olsa o bölgenin antrenmanlısını oynat... Sergen Hoca, her ne kadar daha hazır değil dese bile orada Serdar oynamalıydı diye düşünüyorum... Maç bir anda 2-0 olunca sosyal medya ve Whatsapp grupları oralardan sağa sola taşanlar "Bu skor Sergen Hoca'ya yazar" demeye başladı... Bu da yeni çıktı ha! "Yazar..." Tuhaf bir argo dili... Neyse! Necip sakatlandıktan sonra, Kanada sınırı Bodrum sahiline, Panama kanalı Amasya kırsalına dayandı! Bir anda millet "Neredeyim ben derken!" 2 oldu zaten... Josef yeri itibarıyla ülkenin en iyisi Onun yeri değişmemeliydi... 15 dakikalık bocalama milleti konuşturmaya yetti... İkinci yarı karşısında Kasparov varmış gibi konsantre olan Sergen Hoca taşları yerine oturtup iki hamleyle tahtayı Antalya sahillerine fırlattı... Son söz spor kamuoyuna... İlk 11'inden 6 oyuncun yoksa ve 2 günde bir içli dışlı maç trafiğin varsa kadro tercihine fazla eleştiri hakkın kalmıyor, hocayı yerin dibine sokma hakkını da vermiyor! Beşiktaş'ı da! Bir bakarsın şehre bir film gelir iklim değişir maç biter Sergen Yalçın bağırır "Oğlum lokum dağıt abilere!"