Sabah 09.00'da kulübe gittim. Akşam saat 21.00'e kadar çalıştım. Kafam kazan gibi oldu. Yıldırım Demirören'i aradım 'Başkan halim kalmadı eve yatmaya gidiyorum' dedim. Tam eve giderken telefonum çaldı. Celal Doğan'dı arayan, 'Ne yapıyorsun Kıvanç' dedi. 'İyiyim başkan eve yatmaya gidiyorum çok yorgunum' dedim. 'Ritz Otel'deyim. Gel sana bir yorgunluk kahvesi ısmarlayayım' dedi.
Ben de 'Başkan ben bu kadar yolu bir kahve için gelmem, gelirsem de oradan boş dönmem' dedim. Gülüştük... Bana 'Gel önce bir kahve iç yorgunluğu at, sonra konuşuruz' deyince gece yarısı Ritz Carlton Oteli'nin yolunu tuttum.
Celal Başkan'la oturduk, enine boyuna her şeyi konuştuk. Neticede anlaştık. Anlaşma şartları arasında Gökhan Zan'ın G.Antep'e bir yıl kiralık olarak verilmesi de vardı. Tam o sırada Celal Doğan uçağa binip tatil için İzmir'e gitmek üzere olan İbrahim Toraman'ı buldu. Celal Doğan, 'Kıvanç Oktay ağabeyin burada. Gel oturup konuşalım. İzmir'e yarın gidersin' dedi. İbrahim havaalanından döndü. Bizimle Ritz Carlton Oteli'nde buluştu.
Bu arada Celal Doğan'ın telefonu da susmak bilmiyordu. Arayanlardan biri Aziz Yıldırım diğeri Nihat Özdemir'di. 'Kıvanç Oktay'la görüşüyormuşsun' dediler. Celal Doğan da 'Evet görüşüyorum hatta kendisi ile anlaştım' dedi ve şöyle devam etti: 'Ben bir fiyat istedim. Siz 'Biz Fenerbahçe Kulübü olarak bu kadar veriyoruz. Fazla veren varsa ona ver' dediniz. Fazla veren var; Beşiktaş. Hatta ondan çok daha fazla veren var; Ukrayna, Lucescu'nun takımı. Ama İbrahim orada oynamak istemiyor. Biz de futbolcunun istediğini yapıyoruz' dedi.
Her şey bittikten sonra Celal Doğan'la öpüştük. Dedim ki 'Başkan bir kahve ısmarladın ama 2 milyon 750 bin dolara mal oldu.' Celal Doğan da bana 'Doğru söylüyorsun kahve çok acıydı. Ama size dünya tatlısı bir futbolcu verdik. En az 10 yıl ağzınızın tadını bozmaz' dedi.