Düşünün bir kere, yönetim Dinamo Zagrep'ten stoper Drpiç'i alıyor ama geçmişini araştırmıyor, soruşturmuyor. Gelen yoğun tepkiler üzerine bir gecede transferden vazgeçiyor, stepnesi Gordon'da karar kılıyor. Ama bu futbolcuyu İbrahim Toraman gibi önemli bir yıldızı yokken, takımından hazır gelmesine rağmen oynatamıyor, yedek soyunduruyor. Çünkü güvenemiyor, risk almaktan kaçınıyor.
Rakibi Fenerbahçe ne yapıyor; üç aşağı beş yukarıya Beşiktaş'ın ödediği bir para karşılığı Şili Milli Takımı'nın kaptanını renklerine katıyor ve ilk maçta sahaya sürmekten çekinmiyor. Çünkü kalitesine inanıyor.
Menajer Sinan Engin, "Holosko bu kadar etmez" açıklaması yapıyor. Bir ay sonra Beşiktaş Kulübü, beş milyon euro, artı Burak Yılmaz ve Koray gibi kolay kolay vazgeçilemeyecek iki oyuncuyu Vestel'e veriyor. Sonra Cisse'nin yokluğunda Beşiktaş orta sahası yol geçen hanına dönüyor. Holosko ise hiç de alışık olmadığı bir bölgeye itiliyor ama takımdan gidenler harikalar yaratıyor. Kısacası ne yönetim, ne teknik heyet elindeki hazineyi biliyor.
Bir de Başkan Yıldırım Demirören, Kayserispor maçı öncesi mikrofonlara büyük bir gururla "Mehmet Topuz için 11 milyon euro önerdik ama kabul etmediler" diyebiliyor. Mehmet Topuz nerede oynuyor, orta sahanın sağında. Yani Holosko ile aynı. Topuz'u al, Holosko yedek kalsın! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Vallahi pes doğrusu...
Ertuğrul Sağlam'ın yenilgi sonrası oyuncu yapısını eleştirmesi de gelecek haftalar için Beşiktaş'ta sıkıntı doğuracak, güven köprülerini yakacaktır. Takımı kuran, transferi yapan genç hoca, her ne kadar en zor günlerde yönetimi ve menajer Sinan Engin'i bir kalemde silen taraftarın sevgilisi olsa da kaçacak şampiyonlukta faturayı ödeyecek ilk isimlerin başında gelecektir. Beşiktaş'ta böyle o kadar çok örnek var ki...
Ediz Sırapınar