Akşam yazarı Alen Markaryan, Beşiktaş gündemine dair görüşlerini köşe yazı yazısında değerlendirdi.
Akşam spor yazarı Alen Markaryan, Beşiktaş gündemine dair görüşlerini köşe yazı yazısında değerlendirdi.
Alen Markaryan'ın sözleri şu şekilde:
"Perşembe günü St. Patrick's maçı biter bitmez, hiçbir şeyi beğenmeyenlerin olduğu teşkilat, beyzbol sopasıyla dolaşmaya başladı. Sevinenlerin kafasına yapıştırıyorlardı vallahi."
" "Ben teknik direktör olsam ben de alırdım bu maçı." "Bu rakip BAL Ligi takımı." "Köy takımına karşı geri çekinilir mi?" "Bu takım için mi Kayseri maçını iptal ettirdiniz?" gibi, Beşiktaş galibiyetini küçümseyici ve üstten bakan bir üslupla takımı moral olarak aşağıya çeken bir girdabın içine attılar milleti."
"Düşmeyen düşmedi de, Düşenlere iki çift kelam edelim..Geçen seneki takım, kalite olarak çok aşağılarda olduğundan özgüveni bitik, morali çökük ve hedefi olmayan sevimsiz bir çizgi çizmişti."
"Gidenlerin gitmesini hâlâ bekliyorken, yeni adamlar da alındı-hem de hatırı sayılır paralara. Ve en az üç kere daha fatura keseceğiz, öyle görünüyor. Bu tip galibiyetler ve peşi sıra alınacak maçlar, takıma maç kazanma alışkanlığı getirir. Galip gelinen bir maçta, niye yükselmesini beklediğimiz morali aşağı çekiyorsunuz? "Yenilsen de yensen de taraftarın seninle" diye bağrına basması gereken taraftarın, yeni gelen topçular hatırına devreye girmesi şartken, "Bu maçı babam da alır" tavırları hiç hoş değil."
"Taraftarlıktan uzak, tamamen üç beş mikserin yönlendirmesiyle biçim alan bir model oluşturmak da güzel durmuyor. Evet, birçok yanlış var. Bazı şeyler yetersiz. Ama her maçta "vik vik vik" konuşulmaz ki! Eksikleri söyle, eleştirini yap, geciken transfere hesap sor-eyvallah."
"Sizi satmayanlara sahip çıkın Ben artık her şeyden huylanmaya başladım. Şu Svensson mevzusu. Ya birader, Bu adam geçen sezon takımda en ciddi, en aidiyeti yüksek, en azimli topçu olarak öne çıkmadı mı? Kendisi ekranlara çıkıp, "Benim yeteneklerim kısıtlı ama bana verilen görevi eksiksiz yerine getirmeye çalışıyorum," dediğinde alkış yağmuruna tutulmadı mı? Peki ne oldu da, Sezonun bitmesiyle beraber ona gelene kadar en az 5-6 mevkiye adam alınması gerekirken, Svensson'un yerine adam alınmalı dokunuşlarıyla nabız ölçüldü, gerekli ışık alındıktan sonra da çocuğun üzerine çöküldü? Tamam! İstediğimiz först majör değil belki, ama görevini eksiksiz yapan, ölümüne oynayan bir arkadaşımız."
"Daha öncelikli yerlere adam alındıktan sonra oraya da takviye düşünülür, eyvallah... Ama oraya gelene kadar daha çok işimiz var!
Adamın önünde oynayan Rashica!!! Gram faydası yok-ne takıma, ne sağ çizgiye, ne Svensson'a. Bu kadar iğdiş edilmez! Canını dişine takan adam candır. Ha! Daha iyisini buluyorsa yönetim, alsın — hayır demem. Ama topçuyu da yıpratmayın kardeşim. Bu işler enerji, moral, aidiyet üçgeniyle yürür. Yetenek çok farklı bir şeydir. Sizinle oynayanlarla cilveleşeceğinize, Sizi satmayanlara sahip çıkın!"
BİLET FİYATLARINA ELEŞTİRİ
"Perşembe günü oynayacağımız St. Patrick's maçının bilet fiyatları açıklandı. Amanın. Biz tam 10 senedir, "Kapalı ve açık tribün fiyatları taraftarın ekonomik gücüne göre belirlensin; bu segmentte gidersek taraftar gücünden uzaklaşacağız," dedikçe, her gelen yönetim biletlere biraz daha zam yaptı. Ve evet, bu fiyatlar da o "familyadan". Serdal Adalı geldiğinde, "O biraz zeminden anlar, tabana göre hareket eder," dedik. Maşallah. Her şey kaldığı yerden devam ediyor!"
"Sayın başkan, sevgili Serdal abi, Yapma! Stadyumda VIP tribünden sonra en pahalı yer kapalı tribün olmuş. Bu normal mi? Taraftarı yanına al, beraber yürüyün dedikçe; sanki görünmez bir el seni başka bir yere sürüklüyor, taraftardan koparıyor gibi. Biz eskiden numaralı tribüne "şıngır mıngır sosyete" diye seslenirdik. Şimdi sosyete kapalıya yönlendiriliyor. Ve o kesim bile artık bu fiyat dilimini kaldıramaz hale geldi. Hayretler içerisindeyim. Üstelik St. Patrick's maçından sadece üç gün sonra Eyüp maçı var!"
"Bu fiyatlar böyle kaldığı sürece, insanlar maçlar arasında tercih yapmak zorunda kalacak. Çünkü bu ekonomik şartlarda, üç günde iki maçı bu fiyatlarla kimse kaldıramaz. Böyle olmamalı. Türkçemizde "makul" diye bir kelime var. Ve bu kelime her şey için geçerlidir: Yemek ve sofra adabında, yaşam tarzında, transferde, giyimde ve tabii ki bilet fiyatlarında da. Makul olan, vakur durur."